PKK Ne Dedi, Ne Istiyor? Ankara'dakiler Hazır Mı?
Konuya Türkiye'den bakınca, herkese Ankara dilinde umut dağıtmak çok kolay oluyor, hatta HER ŞEY BİTTİ gözüyle bakıp, SIRADAKİ deniyor da, durum bu değil, hiç değil...
Haklısınız, bu çooooook uzun bir yol ve bu yolu adımlamak için de birbirimizi iyi dinlememiz gerekiyor... Tamam, AKP'nin iktidar ortağı MHP'nin lideri DEM'le tokalaştı, ardından açıklamalar yaptı, PKK da DEM üzerinden bu çağrıları yanıtladı, hatta İmralı'da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan da o yazılmak istenen BİZ hikayesine kendi cümlelerini ekledi ama...
Bitmedi!
PKK'nın son kongresinden kamuoyuna yansıyan, ama çok da okunmayan, hatta bir çoğumuz tarafından bilinmeyen kısımlar var, o bahse konu YOL'u ve atılacak zorlu adımları anlayabilmek için...
5-7 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşen PKK son kongresi bir FESİH duyurusu gibi gözükse de, ŞARTLARIN sıralandığı bir sonuç bildirgesi de paylaştı, alınan kararları da ! Abdullah Öcalan'ın yakalanmasının ardından PKK'nın başına geçen Murat Karayılan, her şeyden önce bir şeye özellikle dikkat çekti;
Abdullah Öcalan'ın fiziken özgür olması !
Bu, Ankara'yı zorlayacak adımlardan bir tanesi... Yok, "hadi bir karar alalım ve TBMM onayından sonra da özgür kalsın" demekle olmuyor ! Şu ana kadar Ankara'nın, toplumun tüm kesimlerinden neredeyse kopuk yönettiği SİLAHLAR SUSSUN projesinin bundan sonraki adımlarının nefes alabilmesi için, o kesimlerin tek tek içeri alınması, eldekinin anlatılması ve genel bir onayın ardından da HADİ denmesi gerekiyor...
Her şey güzel hoş da, AKP / MHP çatılı Ankara da PKK da bu BARIŞ denen şeyin iki ucundan çekiştirirken, KAZANAN TARAF BİZİZ deme ısrarından vazgeçmiyor... Açıklamalara bakacak olursak, her iki taraf da diğer tarafı TESLİM ALDIK hikayesi yazıyor... Peki, gerçek bir uzlaşı varsa ve her şey bu şekilde başladıysa, bizlere ulaşan cümleler niye hala sert, niye öfkeli ?
PKK Yürütme Komitesi üyesi Murat Karayılan'ın açıklamalarından ufak notlar sıralayalım mı ?
İlki gelsin...
"Cumhuriyet’in 100. yılında zaferlerini ilan etmek istiyorlardı, ama bu amacına ulaşamadılar... Bu yüzden de devlet adına Devlet Bahçeli bir çağrı yaptı... Başka bir yol aramak zorunda kaldılar..."
Ve ikincisi...
"Silah bırakma kararının yerine getirilmesi için yasal değişikliklere ihtiyaç var... Değerli şehit Sırrı Süreyya Önder’in kendi eliyle yazdığı ve 27 Şubat’taki tarihi basın toplantısında okuduğu notta da belirtildiği gibi, hukuki ve demokratik siyaset haklarının olması gerekir..."
En dikkati çeken kısımdayız şimdi de...
"Silahları gerçekten devre dışı bırakmamız için devlete de güvenmemiz gerekiyor... Ama şu an, Türk Devletinin yaklaşımı fazla güven vermiyor..."
Murat Karayılan'ı okurken, Türkiye kamuoyuna BİTİRDİK / KAZANDIK diyen yandaş gazetecilere ve iktidarın siyaset akörlerine sormak gerekiyor, BİTEN NE diye ? Çünkü ifade edilen, atılan adımların önemli olduğu, ama atılacak daha çoooook adım olduğu ve onlar atılmadan da silahların devre dışı kalmayacağı...
Şimdi gelelim o GÜVEN meselesine...
AKP de MHP de DEM de bu atılan adımların daha ilerisi için yazılan ortak hikayenin sahipleriyse eğer, PKK kanadının silahı tümüyle bırakması ve o SİLAHLAR SUSSUN projesinin işlerliği için yasal çerçeveyi hazırlamak zorunda, doğru mu ? Peki, DÜZ OVADA SİYASET için gerekli hukuki ve demokratik özgürlüklerin sağlanması noktasında MHP de lideri Devlet Bahçeli de, AKP de lideri Erdoğan da hazır mı ?
Çünkü DEM ve PKK kanadı, hazır...
Buradaki en önemli risk, kendi kamuoyları noktasında başlayacak bir DİZ ÇOKTÜREN TARAF BENİM tartışmasının trajik bir sidik yarışına dönme ihtimali !
Soru, konunun tüm tarafları için aynı:
OSLO ve DOLMABAHÇE görüşmelerinin enkazlarından çıktık, ayağa kalktık, bir kez daha başladık, yürüyoruz, ama gerçekten de istiyor muyuz ?