Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 48 defa okundu.

Fatih Altaylı, Kayyum, CHP! 30 Haziran, İmamoğlu, İnce!

Hala ve ısrarla "HER ŞEY YOLUNDA" diyen, "MUTLUYUZ" / "GEÇİNİYORUZ" diye de ekleyen o kadar çok insan var ki etrafımızda... "NASIL MÜMKÜN OLUR" sorularınıza cevap bile bulamıyorsunuz... Çünkü iliklerinize kadar biliyorsunuz, farkındasınız, GEÇİNEMİYORUZ ! Maaşımız, kiraya bile yetmiyor ! Ulaşım, pazar, market, kasap, çocukların okul masrafı, mutfak bütçesi derken, ay ortası gelmeden AVANS hesaplarımızı devreye sokuyor, hatta onları da tüketiyoruz ! Cüzdandaki 6-7 kredi kartıyla öyle bir kombinasyon içinde geçiyor ki hayatlarımız, en sonunda şunu fark ediyoruz... "BU BORÇ BİR ÖMÜR BİTMEZ" ! Hal böyleyken, geçenlerde 'PAPAZ ERİĞİ' denen, bildiğimiz yeşil eriğin 300 TL'yi bulan fiyatına bakıp da "ZAMANI GEÇECEK, BİZ DAHA YİYEMEDİK" diyen bir vatandaşın, "ESKİDEN BÖYLE MİYDİ" diye başlayan sohbetine dalan bir başkası geldi aklıma... "NE YANİ, ERDOĞAN MI SUÇLU" diye soruverdi, yüksek sesle !? Oysa ki konu ne AKP'ydi ne Erdoğan, ama savunma sert oldu, herkes de sustu !

Bu 'SUSTURMA' eylemi öyle bir işledi ki ülkenin damarlarına, mahalle pazarında yaşadığımız o basit gibi görünen müdahale, artık her noktada hakim bir öfke dili yaratmış durumda ve kimilerine göre Fatih Altaylı'nın durumu da buna dair...

O da eleştirirken ve durum benzetmesi yaparken, ÖFKEsine hakim olamadı, kimine göre ! Tamam da, onun öfkesini ve o öfkeyi besleyen ülkenin ruh halini yeterince analiz edemeyen iktidar cephesine ne demeli ? Son dönemde artık iyice gelenekselleşen, "SEN MİSİN BUNU SÖYLEYEN" halinin güç ve hakimiyet sahipliğini abartmıyor mu ? Sokak röportajlarını YASAKLAMA tartışmasının fitilini ateşleyen, benzer vatandaş öfkelerinin o kendini artık kontrol edemeyen ve +18'e dokunan söylemlerini de bu potaya eklersek eğer, Türkiye "NEREYE GİDİYOR" sorusuna ne cevap vermek gerekiyor sahi ? 

Fatih Altaylı'nın gözaltı ve tutuklama sürecine dair sosyal medyasından bir açıklama yapan İlber Ortaylı'nın bir cümlesiyle bu başlığı burada noktalayalım;

"Bırakınız Türkiye'yi, hiçbir toplumun, bu gibi insanları  hırpalayarak ve eriterek bir yere ulaştığını görmedim..."

ERİYENLER'e CHP'yi de eklesek mi ?

30 Haziran'daki kurultay davasında "mutlak butlan" (yok hükmünde) ilanı halinde neler olabileceğini çok iyi hesap eden Özgür Özel ve ekibinin, 81 İl başkanı eliyle YÖNETİMİN ARKASINDAYIZ açıklaması yaptırtması, kesinlikle o olası ERİMEYE dair ! Aksi yönde çıkacak bir kararla, 4-5 Kasım 2023 kurultayı öncesine dönülmesi ve seçimi kaybeden eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun da yargı eliyle partinin başına getirilmesi ihtimalini bir İKTİDAR OYUNU olarak kabul eden Özel'in, "BUNU KABUL ETMEYECEĞİZ" deyişi de ! 

Onların "ASLA" dediği bir noktada, Kemal Kılıçdaroğlu'nun da benzer bir mücadele verip, aynı cephe hattında durmasını bekleyenler çok yanıldı ! Tam da bu noktada, “Umarım mutlak butlan çıkmaz, ama olursa da partimi kayyuma terk edemem... Ben kabul etmesem, kayyum gelecek... Kayyuma mı bırakayım" dediği söylenen Kılıçdaroğlu'nun bu tavrı, açıkçası beni asla şaşırtmıyor...

Kılıçdaroğlu'nun, Ankara'daki ofisini, geleneksel EMEKLİLİK OFİSİ şeklinde açtığını düşünenler, beni en başından beri hep şaşırtmıştır mesela... 30 Haziran İPTAL davasının mimarlarından, eski CHP'li Lütfü Savaş'ın da Özgür Özel karşısındaki konumunun bu ofisi ziyareti sonrası sertleşmesini izlerken, eldekini okuyamayanların siyasi acemiliği en çok da...

Hepsi bir tarafa, diplomasız bırakılan ve adaylığının resmiyeti sallantıda olan Ekrem İmamoğlu'nun  da hapisten müdahil olmaya çalıştığı bu garip gündem kalabalığı içinde, Muharrem İnce'nin CHP'ye katıldığı ve sosyal medya üzerinden, İnce için OLASI ADAY MI sorularının ısıtılmaya başlanması, "MANSUR YAVAŞ isminin Erdoğan'a karşı kaybetme riskine karşı gerçekleşen bir transfer mi" sorusunu da sordurtuyor hepimize !

Özetle;

Erdoğan Türkiye'sinde, kim ne derse desin, yoksulluğumuz, artık resmi kurumsal bir tescil kazanmış durumda... "GEÇİNEMİYORUZ", ki bu acı gerçek, hayatlarımızın tam da orta yerinde... İktidar siyasetinin, muhalifleri 'BOL KEPÇE' eleştirebildiği bir ülke ortamında, yurttaşlar, sokak röportajları verirken, GÖZALTI ve TUTUKLULUK riskini cebinde taşımak zorunda, ki bu da başka bir gerçek olarak hep cebimizde...  Parlamenter demokrasinin neredeyse sıfırlandığı, TBMM'de muhalif cephe adına hiçbir şeyin tartışılamadığı bir ülkede, seçim sandığından tavşan ve umudu beraber çıkartmaya çalışmaksa, en ağır gerçeğimiz olarak omuzlarımızda...

Ama asıl korkutucu olan; ülke demokrasisi, insan hakları, ifade özgürlüğü, siyaseti, anayasal protesto hakkı, ekonomisi bu kadar yara bere içindeyken, ana muhalefetin, kendini kurtarma derdine düşmüş olması, KOLTUK kavgasının ÜLKE kavgasının önüne geçmiş olması !

Vatandaş mı ?

Hala aynı soruda...

Biz ne zaman kurtuluruz ?