Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 717 defa okundu.

Konu, Erdoğan Değil... Onu Alkışlayanlar!

Eldekinden daha da korkutucu olan da NE, biliyor musunuz ?

O, devleti temsil edenlerden BABALIK bekleyenleri, "ADAYIMI YA SEÇERSİNİZ YA DA..." sözleriyle öylesine şaşırttı, öylesine tedirgin etti ki, o an birbirine bakanlar "NE OLUYORUZ" dedi adeta ! O, ondan şevkat ve umut bekleyenleri, siyasetin rekabetinde kim daha kalın dilimi alacak tartışmasına gömerken, enkazın altından çıkmışların EV / İŞ / AŞ beklentisini bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı !

Depremin meydana geldiği saat 04.17'de gerçekleşen anmalar sırasında "Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok" sloganları atan Hataylılar, aslında çok şaşırmadı, onları OY ve HİZMET ikilisi arasında sıkıştıranlara ama,

...öfkeliydiler !

Depremin ilk 3 günü ortalıkta olmayanlar adına HELALLEŞME isteyen Erdoğan'ın, depremin üzerinden geçen 1 senede daha henüz geldiği, yıkıntılar arasındaki bir kentte bunları duymaktan, uyarılmaktan, hatta aba altından sopa gösterilmesinden dolayı öfkeliydiler...

Erdoğan'ı alkışlayanlara en çok da...

Bir tanesi demiş ki, bana göndediği mesajında... "Hadi o söyledi, ki alışmadık mı, alıştırılmadık mı ? Gezi'nin en çok yaraladığı kentlerden biriyiz, ama o ne dedi ? SÜRTÜK dedi, kadınlarımıza ! Bu ne demek, biliyor muyuz ? Farkında mıyız ? Küfür ! Açık açık küfür ! Dolandırmadan, gözlerimizin içine bakarak ! Ve şimdi gelmiş, onbinlerin hala konteyner kentlerde süründüğü, koca şehrin adeta bir tarlaya döndüğü bir coğrafyada 'ADAYIMI SEÇECEKSİNİZ' diyor bize ! Derdimiz 31 Mart sanki ! Derdimiz, belediye başkanı sanki ! 

Benim derdim, açlık...

Benim derdim, evsizlik...

Benim derdim, işsizlik...

Benim derdim, yarınsızlık...

Benim derdim, geçen bu bir senede, kader denene mahkum edilişimiz ! HELALLEŞMEK isteyenlerin özür bile dilemeyişi ! Felaketin ortasında ben soğukta beklerken, benim çadırımı satanların içeri atılmak yerine, hacca gidip aklanıvermesi !

O kadar doluyum ki, o kadar sinirliyim ki... Cumhurbaşkanı mı AKP lideri mi, hangi kimlikle konuştuğunu hiç bir zaman anlayamadığım kişi, benim şehrimde, benim insanlarımla 31 Mart tartışması yapıyor ! Sırası mı ? Zamanı mı ? Peki, onu dinleyenler, bu şehrin insanları ! Bir Allah'ın kulu da çıkıp diyemedi mi, UTANIN diye ! Bir tanesi YUH çekemedi mi ? Bir tanesi protesto edemedi mi ? Bu kadar mı sindik, sindirildik ? Bize vereceği bir ev mi susturdu kalplerimizi ? KURUSUN o kalpler ! Kurusun da bir daha yaşamasın bu ezilmişliği..."

Hatay'da konuştuğum, ama ismini vermek istemeyen AKP'liler bile bu konuşmadan ötürü RAHATSIZLIKLARINI dile getiriyor... Hatta seçim sandıklarına bu kadar kısa bir süre kala, rakipleri Lütfü Savaş bu kadar yıpranmışken, yapılanın ciddi bir ACEMİLİK olduğunu fısıldıyor... 

Haklısınız,

...ne partililerin eleştiriye cesareti ne de Erdoğan konuşurken, salona getirilenlerin olası bir protestoya istekleri var ! 

Her şey bir kenara, depremin üzerinden geçen o 1 sene içinde, bir ülke cumhurbaşkanının, 141 bin kişi ile en fazla göç veren Hatay'a NİYE daha önce gelmediğini soralım mı ? Birinci senesinin anmasında, depremde hayatını kaybedenlerin ve hâlâ ulaşılamayanların isimlerinin yazılı olduğu kağıtlar, karanfiller ve mumlar bırakılırken, yıkık kentin insanları kadar yorgun toprağına, NİYE sevgi dolu sözcükler paylaşmak yerine, biricik Antakya'mı, 31 Mart'ın bitmek bilmeyen kavgalarına ring yaptığını da ! En az 22 binin kişinin hayatını kaybettiği, 13 binden fazla binanın yıkıldığı Hatay'dan HELALLİK isteyecek kadar HATALI olduğunu bilen birinin, hayatın normal aktığı bir yerde konuşurcasına takındığı rahat tavrın sebebini de !

Hesap sorması gerekenler bizken, merak ediyorum, size ne oluyor da OYLARIMIZIN hesabına düşüyorsunuz ? Sizlere hakkını HELAL etmeyen bizler, geçen 1 seneye rağmen hala dağ gibi sorunlarla boğuşurken, o kadar mı çaresiz düştük de bu tavrınıza koşulsuz EVET diyeceğimizi düşünüyorsunuz ? Kentin çeşitli noktalarında kurulan 200'ün üzerindeki konteyner kentlerde kalan yaklaşık 187 bin kişiye verilen ücretsiz yemek ve gıda yardımları kesilmişken, önceliğimiz HAYATTA KALMAK'ken, bana KİMİ / NASIL seçeceğimi dayatabileceğinizi mi sanıyorsunuz ? "...depremden bu yana, Bağkur'umu ödeyemedim ! Çünkü kazandığımı çocuklarıma, kendime harcamak zorundayım" diyecek kadar çaresiz kalan bir babaya EV / İŞ / AŞ sözü verilmesi gerekirken, HİZMET ŞARTINI paylaşan sizleri bu halinizle kabul edebileceğimizi mi sanıyorsunuz ?

Sanmayın...